Arkadaşlarıma bu hafta menopoz konusunu satırlarıma taşıyabilirim dediğimde bir dayak yemediğim kaldı doğrusu. Bunun sebebini mutlaka anlatacağım sizlere ama önce bir analiz gerekiyor kendimce.
Düşünüyorum da kendime sakladığım ne var diye galiba hiçbir şey!
“Sen zaten ne yaşıyorsan, ne hissediyorsan ortaya dökmezsen rahat etmezsin, etmeyeceksin de, iyi hadi al bu yaşadığını da ifşa et bakalım, başın göğe mi erecek?” diyenler, dedikleriyle kaldılar üzgünüm.
Beni bilenler tanıyanlar yani yukarıda söz ettiğim dostlarım gibi, bilirler ki düşündüğümü hissettiğimi ya söylerim ya da tavrımla hissettiririm, mizacım böyle, böyle yaratılmışım ve iyi ki de böyle biriyim.
Kapalı kapılar arkasına hapsedemem düşüncelerimi, hislerimi. Kumpas kurmam aciz insanlar gibi. Bedelini ödemek pahasına da olsa şeffaf olmayı tercih ederim her daim çünkü ben böyleyim.
Üzüldüğümde, kırıldığımda, yer mekân umurumda olmaz, dilimin ucuna kadar getirmişlerse kulaklarına servis ederim memnuniyetle. Şayet ağlamam gelmişse de salya sümük salarım kendimi, ağlarken hiç utanmadım mesela, ağlatıldığımda bile! Yutkunduğum hüzünlerim bir başka bahara umut eker içimde, yenilenebilmeyi işte bu hüzün tohumlarıma borçluyum. Hayatımın içinde, yaşadığım birçok şeyde birçok nedende olduğu gibi, bana özel bana mahsus olan hüzünlerim, benim servetim.
Öfkemi hiçbir zaman esir etmedim içimde, özgürlük özgür düşünebilmek ve kendi sınırlarım dâhilinde “otokontrolüm eğitimlidir” düşündüğümü söyleyebilmek önemsediğim özelliğimdir benim. Kırılmadan kırmam hiçbir şeyi, hiç kimseyi.
Gelelim asıl mevzuya, yazılması gerektiğini düşündüğüm konuya…
Ben bir kadınım, bir anneyim, bir eşim ve bunun için kendimi özel ve şahane hissediyorum.
Her erkeğin en azından bir kadını, bir anası, bir kıymetlisi vardır işte o yüzden sadece kadınları bağlamıyor yazacağım konu.
Sözün özü, ben sanırım vakti geldiğinden olsa gerek, bu aralar menopoz denilen her kadının korkulu rüyası olarak bir köşede bekleyen o zatı muhteremle tanıştım.
Birbirimizden hiç haz etmedik onu hemen peşinen söyleyeyim, en azından ben kendi adıma ona hoş geldin dememek için oldukça direndim. Ama kendileri biraz yüzsüz olsa gerek, geldim ve gitmiyorum diyor, öyle olunca da bundan böyle beraber yaşayacağımıza göre, benim alttan almam gerekiyor şu durumda öyle değil mi?
Kendi bünyemde hissettiklerimi her kadın aynı şekilde hissetmeyebilir belki. Daha ağır koşulları yaşayanlar olma ihtimali oldukça yüksek. Menopoz konusunu, geçiş sürecini ve etkilerini okuyup araştırdığım zaman birçok örnek çıkıyor karşıma. Bu süreci atlatmakta zorlanan ve yaşadıklarını paylaşan hemcinslerimin anlattıklarını dikkate almak çok önemli diye düşünüyorum, zira tecrübeler aydınlatıcı yol gösterebiliyor hiç kuşkusuz.
Biz kadınlar biliyorum ki çok dayanıklı varlıklarız, anne olabilmek için verdiğimiz mücadele geçirdiğimiz süreç, menopozla kıyaslanmayacak kadar meşakkatli diye düşünüyorum. Bu zatı muhteremin ateşi yüksek biraz, dakikası saati yok valla, gecenin bir yarısı pencereden atlamak, buzdolabının içine girmek ve hatta mümkünse dondurucu kısmından bir loca kiralama isteği gibi sapıkça şeyler düşündürüyor ve yaptırabiliyor insana.
Soğuk duş almak, bir giyinip bir soyunmak gibi, hiç yakışmayan istekleri oluveriyor vakitsiz. Hayır, kabul ediyorsunuz da mecburen el âlem ne der diye düşünüyor insan. Tam bir sohbet anında ve yahut otobüste, caddede, yakışıyor yakanıza, alacaklı gibi, ateş ateş bir başlıyorsunuz soyunmaya, karşıdan bakıyorlar aval aval neler oluyor acaba düşüncesinde.
Eee ilanda edemiyorsunuz haliyle her yerde” menepooooz diye, anlayan var anlamayan var, anlamak istemeyen de var. Ayrıca bilen var bilmeyen var, bilmemezlikten geleni de var. İşin daha da ilginci menopoza girmekten girmiş olmaktan utananlarımız var.
Aslında bir bakıma korkularımız yüzünden utanıyoruz, ağır bir psikoloji bence, kadınlığının bittiğini düşünüyor ilk başta insan, doğurganlığın bitiyor olması bu düşünceye en büyük etken sanırım. Sadece cayır cayır yanmakla baş etmeniz yeterli değil bu süreci atlatabilmek için. Uzun yıllar süren,süregelen biyolojik değişimin içinden en az hasarla çıkıp yeniden kadın olmanın o şahane duygusuyla barışık olmak çok önemli.
Bir hekim desteği,abartmıyorum psikolojik danışım bile gerekebiliyor çoğunlukla, tabi ki benim gibi inatçı değilseniz. Kilo almak, beğenilmemek bir işe yaramayacağınızı düşünmek gibi iç savaşlarınıza aman ha diyorum yenilmeyen.“Kelin keşke bir merhemi olsa da başına sürse.”
Kadın olmak, olağanüstü şahane bir duygu bana göre, menopozlu da olsanız, keyifli, ayrıcalıklı. Sadece yanınızda sizinle aynı hayatı paylaşanlarında etkilendiği bir süreç buna dikkat diyorum. Günün birinde her erkeğin hayatında menopozlu bir kadın olacaktır bu kaçınılmaz. Doğanın kanunu, yaşam doneleri bizim cinslerimize göre ayrı ayrı yaşadıklarımız sadece, birbirimizi anlamak ve destek olabilmek çok önemli. Ne utanacak bir süreç ne de herşeyin bittiğini düşünecek bir süreç. Menopoz kadınların korkulu rüyası olmaktan çıkabilir bence, sadece kendinizi kaybetmiş hissetmeyiniz bakın biz alışıyoruz birbirimize. Bakarsanız bir başka yazıda da erkeklerin korkulu rüyası andropozdan söz eder onu yazarız, bugün bize yarın size…