AKP tayfasının Cumhurbaşkanı için kullanmayı çok sevdiği bir söz “Milletin adamı…” Tanıtım çalışmasından daha çok algı operasyonu yapan reklamcıların, seçim kampanyalarında bolca kullandıkları bu slogan, AKP Reisi için halkın içinden biriymiş, onların değerlerinin yegâne sözcüsüymüş gibi bir algı yaratmayı amaçlıyor… Doğrusunu söylemek gerekirse, beceriyorlar da… Haksızlık etmeyelim, toplumun en geri duygularına seslenip harekete geçirmekte son derece mahir olan Erdoğan da kendine biçilen rolü çok iyi oynayarak,  iyi bir ekip liderliği yapıyor…

Ramazan aylarında Emine Hanım ile birlikte yoksul sofrasına bağdaş kurup boy boy fotoğraf veriyor mesela… Orada bulunanlar, “Biz neden yoksuluz, misafirlerimiz neden varsıl” sorusunu bir an bile aklına getirmeden, haline şükrediyor…  İçinde bulundukları yoksulluğun mimarı aynı sofrada kaşık salladıkları o zat-ı muhterem oysa… Yıllardır ülkeyi tek başına yönetiyor ve yoksulluğu bitirmiyor bir türlü… Kendilerinden biri de değil asla… Her gün içtikleri çorbayı, o, yılda birkaç kez fotoğraf vermek için kaşıklıyor… Mönüsünde adını hiç bilmedikleri, telaffuz bile edemedikleri yemekler bulunuyor… 

KURAN LÜKSÜN, İSRAFIN ŞEYTANLA KARDEŞ OLDUĞUNU YAZIYOR

Milletin değerlerine saygısı da yok kesinlikle… Ölüye hürmet edip, cenaze sahibinin acısına saygı duymak kadim bir gelenek örneğin bizde… İşin içine ölüm girdi mi düşmanlıklar bile biter… Berkin Elvan henüz 14 yaşındayken şüpheli bir şekilde öldürüldü polis kurşunuyla… Acılı annesi, bundan Erdoğan’ı sorumlu tutunca anında hedef tahtasında buldu kendini… Lafa geldi mi Dicle’nin kenarındaki koyundan sorumlu olduğunu söyleyen zat, acısını paylaşıp teskin etme yerine on binlerce nalça ağıza yuhalattı acılı anneyi… Ucu kendine dokundu mu, ne millet ne de değeri kaldı ortada…

Sözde “milletin adamı” mevlitlerde Kuran okuyor… Medyada birçok videosu paylaşıldı bu konuda… Ama başkentte 4,5 milyar liraya saray yaptırdı kendine… Yetinmedi Okluk Koyu’na diktirdi bir tane daha… Coştu, “Bir tane de Malazgirt Ovası’na kurun” dedi… Bu da kesmedi hazreti, memleket krizle boğuşurken, 400 milyon dolara uçan saray aldığını yazdı gazeteler… Okumayı çok sevdiği Kuran lüksün, israfın şeytanla kardeş olduğunu yazıyor oysa… İtibarı bilgide, bilimde ve kültürde değil de lükste arayan zatsa, “İtibardan tasarruf edilemez” diyerek sefahati, debdebeyi sürdürüyor…

“EYYY” NİDALARIYLA DİLE GETİRDİĞİ HİDDET GÖKYÜZÜNDEN DUYULUYOR

Millete hizmet için yol yapıp köprüler kurduğunu söylüyor… Dünyanın en büyük havaalanlarını açtığından dem vuruyor her fırsatta… Ama oralarda aylardır maaş almadan çalışanların tahtakurusu içinde yaşaması, iş cinayetlerinde ölüp gitmesi umurunda bile olmuyor… Bu zillete isyan edenlerin yanında durup onların haklarını savunacağına, “Jandarma dipçiğiyle yola getirip biber gazıyla hadlerini bildirin” talimatı veriyor… “Milletin adamı” payeli zat, aç susuz çalıştırılıp tahtakurularına yem yapılan milletinin kana bulanmış teri üzerinde yükseltiyor saltanatını…

O şehit askerlerin sıvasız evlerinin önüne konan tabutlarının başında, uzun uzun söylevleri veriyor… Şürekâ çocuklarının “çürük raporu” alarak askerden kaçmasına göz yumuyor ama… Sözde tevazu sahibi, lakin “Sizden öğrenecek değilim” kibri dağları aşıyor… Reklamcılar her soruna sevgi hoşgörü ile yaklaştığını söylüyor, ancak “Eyyy” nidalarıyla dile getirdiği hiddet gökyüzünden duyuluyor… Dün “ak” dediğine bugün “kara” demekten en küçük çekincesi olmadığı gibi, doğrusal tutarlılığı da bulunmuyor… Ama o “milletin adamı” cilasıyla parlatılıyor her yerde… Millet de buna inanıyor… Vah ki halimize…