İlk protesto gösterisine tam olarak ne zaman katıldım anımsamıyorum ama katıldığım ilk miting, Ecevit’in “Umudumuz Karaoğlan” haykırışlarıyla otobüsün üstüne çıktığı bir seçim çalışmasıydı galiba… Sıkı durun, o vakitler 10 yaş civarındaydım daha… Mitinge katılmak sokakta misket oynamak gibi eğlenceliydi... O yıllardan beri Zonguldak’ta yapılan her mitinge katılırım… Yaşım kemale erdiğinden beri de ya tertip komitelerinde ya da hazırlık çalışmalarında aktif görevim olur… Diyebilirim ki, ömrün, “Savaşsız sömürüsüz bir dünya” ideali peşinde o mitingden bu mitinge koşmakla geçti…
 
Bir de “korsan mitingler” yapardık o çocuk yıllarımda… 30-40 kişi çaktırmadan kaldırımlarda birikir, bir arkadaşın ilk sloganıyla yolu trafiğe kapatarak hançerimizi yırtarcasına sloganlar atardık… Polis gelmeden dağıldığımız eylemi, arkadaşlarımıza, “korsan koyduk” diye gururla anlatırdık daha sonra… Ne yalan söyleyeyim 12 Eylül’e kadar yüzlerce korsan mitinge katıldım… Duvar yazılama, kuşlama, pankart asma konusunda da epey deneyimim biriktirdim… Gerçi yaşım küçük olduğu için daha çok gözcülük yapardım ama yine de iyi bir eylemciydim…
 
TURGUT ÖZAL’A NE ÇOK HAKSIZLIK ETMİŞİZ MEĞER
Hadi onu da itiraf edeyim, Madenci Anıtı önünün bir eylem alanına dönmesinde de payım var epeyce… 1986’da yapılan anıtın önündeki ilk korsan gösteriyi, 1988 1 Mayıs’ında, içinde olduğum siyasi hareket yaptı çünkü… Övünsem mi bilmiyorum, fikir de benden çıktı… Kentin tarihsel ölçekli birçok eylemi gerçekleşti daha sonra orada… Her biriyle ayrı gurur duysam da içinde olmaktan en çok onurlandığım, hiç kuşkusuz, 91 Ankara yürüyüşüydü… Kente biçilen deli gömleğini 100 bin elle yırttığımız o yürüyüş, işçi sınıfı tarihinin dünyadaki en önemli olaylarından biriydi ayrıca…
 
Düşünüyorum da, her gün 100 bin ağızla öfkemizi haykırdığımız Turgut Özal’a ne çok haksızlık etmişiz… İçinde yaşadığımız cinnet günlerinde aynı eylemi yapmaya kalksak, binlerce insan gözaltına alınır, darbe girişiminden tutun da birkaç terör örgütü birden üye olmaya kadar pek çok suçlamayla yargılanırdık herhalde... Sıkılan gazın, yediğimiz plastik merminin haddi hesabı da olmazdı… O eylem bir kişinin bile burnu kanamadan sonuçlanmıştı oysa… Bir sabah Mengen barikatı önünde yapılan bir operasyonla 200’e yakın arkadaşımız gözaltına alınsa da kısa süre sonra tümü salıverilmişti…
 
AKP GÜCÜ ELE GEÇİRİP DEVLETE HAKİM OLUNCA TAM BİR CEBERUT KESİLDİ
Ülkenin bütün toplumsal kesimleri “demokratik bir hak” olarak görmüştü eylemimizi… Ülkenin dört bir yanından kamyonlarla erzak gelmiş, dünyanın her köşesinden yardım yağmıştı… İktidarda ANAP değil de AKP olsaydı “Dış güçlerle içerdeki düşmanların tezgâhladığı hain plan” demeleri için her şey vardı yani… Düşünsenize, “Çankaya’nı şişmanı” ile başlayan sloganlar atan yüzbinlerce ağızdan “Beştepe’nin uzunu” ile başlayan sesler yükselse, neler denmezdi bugün ülkede… AKP iktidar olmak için demokratik tüm olanakları kullandı… İlk dönem demokratikleşme için bir iki adım da attı hatta…
 
Ama gücü ele geçirip devlete hakim olunca tam bir ceberut kesildi… Farklı hiçbir sese tahammülü kalmadı ülkede… Sokaktan da ödleri kopuyor ayrıca… Amigoları Fransa’daki eylemleri işaret edip “Sarı yelek giyen, sarı etek giyer” diyor şimdi… Aklınca tehdit savuruyor… Bir çift sözüm var o zata: Binlerce kişinin katıldığı onca eylemi örgütleyip kimsenin burnunu kanatmamış biri olarak demokratik haklarımdan vaz geçmem asla… Gereğinde sarı yelek giyip çıkarım meydanlara… Geçmişte, yapılan haksızlığa itiraz için başörtüsüyle gezmeyi önermiş biri olarak, bu kez, sarı etek giyerim gururla… Benim için kadın olmak en az erkek olmak kadar onurlu bir şeydir zira…