Aptallaştırdıkları Üzerinden Saltanat Sürenler.

Sosyal medya yayıncılığı başladığından beri akla ziyan yaşam dokümanlarına tanıklık ediyor insan. Şiddetin ve hiddetin İnsan denilin canlı türünün üzerindeki etkisi ve ilkel hayvanlardan daha çok vahşileştiğini görmesi üstelik bunu evcilleştikten sonra tercih ederek yaşam biçimine dönüştürmesinin mantıkla ilintili bir açıklaması olamaz herhalde.

İnsanoğlu, ilkelliğin, bağnazlığın, kötülüğün peşine düşmekten neden vazgeçemez ki? Neden yokuşa sürer kendini, içindeki hayvani dürtülerden mi acaba? Neyin arayışındadır ki İnsan, içindeki huzur harcar peşin peşin ve sonrada sığınacak sarılacak yol arayışına girer. Ve maneviyat denilen o huzurlu limana sokulmaya çabalar durur, yanlış adreslerden yanlış rehberlerden medet umarak üstelik.

Dini İnançlar üzerinden bakıldığında ise dinini böylesine düğümleyen, içine saçma sapan şekilcilikle can acıtıcı, can yakıcı yaptırımlar ekleyen ve bundan beslenenlere insan denir mi onu da bilmiyorum açıkçası. Kutsal kitaplara yeni satırlar yazmaya kalkışanlar ve yorumlarını korku üzerine, kucaklayıcı değil de uzaklaştırıcı olmak adına sertleştirenlere ise bir şey söylemeye gerek bile yok. Aracıya gerek olsaydı günümüzde, Tanrı onu düşünürdü mutlaka.

Sapkın kulların tekelinde değil din, yalın, olduğu yerde, eline sadece kutsal kitabı alacaksın ve okuyacaksın, sonrasında bir parça aklı olan çözecektir şifreyi, inanın Tanrı o akılda yaratmıştır her insanı canlıyı…

Zihninde kurguladığını, zihinlerini rehin aldığı insanlara uygulayanlar, bir canlıya ve özellikle insana eziyetin akıl sınırının dışına çıkıldığı şekilciliğinde, inanın, sanıldığından çok kurbanlar.

İnsan nasıl bu denli acizleşir ve kendini, zihnini, gününü geleceğini teslim eder bir başka insana anlayamıyorum. Beyin ölçeklerinde terazisini kaydıranlara olan bu sadakatin, bu gözü kapalı teslimiyetin kepazeliğini açıklayabilecek bir unsur bulamıyorum doğrusu. Cennet rehberliğine soyunan soytarıların, Tanrının, Yaratanın varlığına gösterdikleri bu hadsizliği açıklayabilecek ve kul olmaktan öte hiçbir vasfı bulunmayan şaklabanların nasıl kölesi olunur, inanın yetmiyor zihnim zekâm.

 Bizlere verilen yaşam hakkının bir başkası nasıl kurgulayanı olma hadsizliği gösterir bunu da anlayamıyorum. Genetik gibi bir şifrenin bir dehanın kuşaktan kuşağa yol yön göstericiliğinin çok üzerinde toplumsal cehaletin esiri olmak. Biyolojik geçişlerden değil, zihin kaslarının laçkalığından dolayı inanç üzerinden kurban olmak. Yanlış öğretileri kendi çıkarları için insanların zihnine kazımaya çalışan şarlatanlar ve bu vesileyle korkunç derecede servet sahibi olanlar. Yani aptallaştırdıkları üzerinden saltanat sürenler.

Evet, durumun özeti bu, aptallaştırdıkları üzerinden saltanat sürmek ve bunun getirisi olarak sürü oluşturarak insanı insanlıktan çıkartmak. O kadar çok ki peygamber olmaya özenenler, kutsal kitabı bir kenara iteleyip, kendilerince oluşturdukları çıkarlar uğruna sadece kendilerini düşünerek, kendi kutsal kitaplarını yazanlar ve onları bin bir çeşitli yolla ve zoraki okutanlar. Sadece okutmakla kalmayıp şekiller üzerinden itaat etmeye zorlanarak, şiddet içeren tavırlarla, sözde din olgusunu zihinlere yerleştirenler. Cehennemin varlığına inansalar böyle bir yola başvururlar mı hiç! Kaldı ki cennetin kıyısından geçemeyecek olanları, kul hakkının affının olmadığı en çok anlatılan öğretilen kutsal kitaplarda yazdığını görmemişler, demek ki okumamışlar. Ya da işlerine gelmemiş Tanrının kutsal kitapları.

Hiçbir din de yoktur insanın kendine eziyeti, eğer din öğretilerinden yola çıkıyorlarsa tabi ki. Saptırarak yeniden dini çerçevelemek insanlık suçundan çok daha ötedir. Tanrı insanın üremesini bile sevgiyle aşkla yapılan bir eylemin üzerinden gerçekleştirmiştir. Kadın ve erkek sevişince üreyen insan, aşkın meyvesi olarak sürdürür neslini. Bu kadar güzel ve ince düşünülerek üretilen insana Tanrının yol göstericiliğine yapılan en büyük işkencedir cennetin yolunu şiddetle açmaya çalışmak.

Tarikat kuranların ve onun işleyişini akıl dışı eylemlerle söylemlerle sürdürmeye çalışanların Tanrı’nın Yaratanın varlığına saygısızlık yaptıkları nasıl görmezden gelinebilir ki. Cennetin ve cehennemin biletlerini satmaya kalkışan istismarcılar, kurdukları gişelerin önünde oluşturdukları kuyrukları en ilkel yolla sömürüyorlar ne yazık ki. İnsanoğlu çok çabuk kurban ediyor kendini.

Dünyevi zenginlikler için kendi saltanatları için Tanrının yarattığı ve aşkla harmanlanan insan kutsiyetini kirletiyorlar ve zihinlerini yıkayarak bunun içinde Tanrı’yı kullanarak acizleştirdikleri insanların tuzağa düşmelerini sağlıyorlar.

İzledikçe bu kadarı da olmaz ki dediğimiz onlarca, yüzlerce, tarikat adı altında işkence yapılan, Tanrının özene bezene aşkla yarattığı bir sürü insanı kurban edenler, cehennem ateşine odun atanlar aslında!.

Görüntüleri izlerken bunlar gerçek mi diye soruyor insan şuur altındaki akıl kaymalarına.

Kendini tokatlayan, tırmalayan, zincirlerle döven, şiddetin akıl almaz aşamalarını kendine ve yanında olana uygulayan sözde cennet yolcularının hali korkutuyor insan geleceğini. Beyin denilen ve Tanrının insanda merkez olarak yarattığı organın, sistem dışı bırakılmasına ne akıl eriyor nede akıl yetiyor.  Sürü psikolojisiyle ol dediklerini olduranlar, kendilerinin bilmem nerelerini öptürenler, kendilerini kutsayanlar, Peygamber yerine koyanlar ve hatta kendilerini Tanrılaştıranlar. Kendileri için kural kaide oluşturanlar, alenen uluorta şaklabanlık yapmaya devam ediyorlar. Ne dur diyen var ne de sorgulayan.

İnanç çok önemli ve kıymetlidir ve kutsaldır. İnsanoğlunun yaşamın güçlükleriyle mücadele edebilmesi adına ve var olan kutsal kitaplara olan inançla da günümüze gelmiştir. Tanrıya inanmayanların bile manevi olarak huzur arayışında kabul etmeseler bile sığındıklarıdır din. Mutlaka bir yerinden tutunduklarıdır. Menfaatlere göre şekillendirilmeye kalkışılması ise çıkarların hayata geçirebilmesinin art niyetindendir. Maneviyat besler gerçekten insan olabilenleri, çünkü tüm çaba ve öğreti insan olabilmek adınadır bu yüzden yaratıdaki yücelik tartışılmaz bile.

Ve Tanrı insanı ve dünyadaki canlıları çiftleşmeyle yani aşkla üretmiştir. Ve cennetin ve cehennemin biletleri sadece Tanrının elindedir, kendini Tanrıya eş koşanlarda değil. Kendi cennetiniz cehenneminiz sizin insanlık anahtarınızla açılacaktır ve bunun için sadece katıksız insan olmak yeterlidir.

Tanrıyı yok sayarak, peygamberleri hiç sayarak, kendilerini din elçisi ilan ederek insanları sömürenler, sadece şaklabanlardır. Onlara inanıp ardından gidenler ise beyin devrelerini yakan zavallılardır.