“Uğraştığınız kadınlar kadar taş düşsün başınıza emi”.

Senelerdir yok orası, yok burası demekten, yok cennet, yok cehennem, yok haramdı, yasak elmaydı demekten yorulmadınız, bıkmadınız, usanmadınız… Düşünüz yakamızdan ey Âdemoğulları, düşünüz…

Kadınsız bir dünya, kadınsız bir hayat imkânsız, bunu hala anlayamıyor musunuz ayol. Kadın olmasa kim doğuracak erkekleri, kiminle sevişeceksiniz de kim taşıyacak çoluğunuzu çocuğunuzu. Hani biz kendi kendimize yeteriz diyorsanız orasını bilemem de, şu üreme konusunu nasıl çözersiniz varsa bir fikriniz, öğrenmek isteriz doğrusu. Biz hiç diyor muyuz erkekler olmasın diye, tamam canımıza tak edince öküz diyoruz, odun diyoruz ama hiç olmayın, olmasınlar demiyoruz. Biz biliyoruz eksi olan artıya her daim muhtaç!!!

Ne saçımız kaldı, ne kaşımız burnunuzu sokmadığınız, dudağımızdaki rujdan, şen kahkahalarımıza kadar hüküm verdiniz, vallahi çok ayıp ediyorsunuz, yakıştıramıyorum siz erkeklere ne yalan söyleyeyim. Biz saçımızı süpürge etmesek, biz evi, işi çekip çevirmesek nice olur haliniz bir düşünün isterseniz. Bir kadının gücünü ölçebilecek onun kutsiyetine erişebilecek bir erkek çıktı mı bu evren bu insanlık yaratıldığından beri. Hadi kolaysa dokuz ay taşı karnında bir canlıda doğur bakalım doğurabiliyorsan.

Keşke diyorum öylesine bir imkân olsa da, yeryüzünde ki herkes nasiplenebilse ve keşke herkes gerçek kadın ruhunun güzelliğine, kadın duygusunun gücüne,  kadın olmanın kutsallığına erişebilse.  Ama üzgünüm beyler bunca ince ve hassas duyguyu, düşünceyi, beceriyi sadece bize bahşetmiş yaratan. Ondan daha iyi bildiğinizi iddia etmeyin çarpılırsınız maazallah.

Kadın zekası, kadın pratikliği  gibisi yok demiyorum o zaten listelerde başı çekiyor, işte başı çektiği için  tahtından nasıl indirebiliriz gibi bir telaşın getirileri olarak vuruyorlar belden aşağıya!!!

Biraz müstehcen mi oldu ne?

Sadece belden aşağıya değil elbette, kaşına gözüne, sözüne, özüne, hüküm biçiyorlar.

Yüce Mevla yaratmış ve kusursuz özellikler bahşetmiş, eksik görmek, alaşağı etmek için niye bu kadar mesai harcarsınız ey Âdemoğulları, günah be ya.

Kadın dediğin süslenir püslenir ne var ki bunda, kaşını da boyar, gözünü de, dudağını da boyar eline kınasını da yakar, ojesini de sürer yani, nedir bu kıskançlık, nedir bu kadınların elinden bunları alma telaşı anlayamıyorum ki.

Hadi çok istiyorsanız sizde sürün dudağınıza kırmızı rujları, sizde boyayın kaşınızı gözünüzü ama vallahi billahi yakışmaz. Bıyıklı bir adamın dudağında hiç kırmızı ruj olur mu Allah aşkına. Hayır, yani bir oluru olsa, yakışsa, biz alır hediye ederiz, biz sürün sürüştürün deriz, sakınmayız yeminle, paylaşmak bizim fıtratımızda var çünkü.

Bazı şeyler sadece kadınlara yakışır hiç heveslenmeyin, siz yapamadığınız için yapabilenleri de bir kalıba sokmaya yeltenmeyin.

Kadına yakışır jartiyerli çorap giymek.

Kadına yakışır kışkırtıcı kırmızıya bürünmek.

Kadına yakışır şıkır şıkır süslenmek.

Kadına yakışır sevmek, kadına yakışır sevişmek.

Kadına yakışır aşk ağacından meyve vermek.

Bırakın kılığıyla kıyısıyla uğraşmayı, kadın ne yapsa yeridir, kadın ne giyse iyidir. Ben hiç jartiyer giymiş ve üstelik bununla kadın tavlayabilecek bir erkek düşünemiyorum mesela. O sadece biz kadınlara mahsus bir özellik, ayrıca olmaz, yakışmaz kıllı bacaklarınıza, özenmeyin, denemeyin. Ha bizde ağda yapar alırız kıllarımızı diyorsanız vallahi onu da yapamazsınız. Öyle bir acıya dayanabilmek her baba yiğidin harcı değil hem de mütemadiyen.

Hem kadınları tek tip yapmaya çalışıyorsunuz, hem de biraz işvelisini cilvelisini görünce de ağzınızın suyu akıyor. Kendinize ait saydıklarınız ar namus, başkasına ait olan bilmem ne… Ayrıca hiç kimse kimsenin sahibi değil yol arkadaşıdır sadece. Öyle olmasaydı ayrılanlar, kendine başka yol arkadaşı seçenler olur muydu hiç. Bakın bu da koskoca evrenin bir çözümü değil mi sizce? Birbirinizden haz etmiyorsanız, kendinize iyi gelebilecek bir başkasını yol arkadaşı olarak seçebilirsiniz. Ama siz bunu da yanlış yorumluyorsunuz, vazgeçememek gibi bir eksikliğiniz var sizin. Ya benimsin ya toprağın diyor ama arka bahçeyi donatıyorsunuz.

Bir tanesine tam manasıyla her yönden yetip yetemediğinizi düşünmeden harem kurma hevesiniz hiç eksilmiyor maşallah. Hiç bir kadın çıkıp da diyor mu eksiksin bana yetmiyorsun diye(!) “Haydar dümen hocam kulaklarınız çınladı mı bilmem” yetemediğiniz kadınlar sizi küçük düşürüyor mu bir düşünün bakalım. Ama sizler harem kurarken yerden yere vuruyorsunuz kadınlarınızı. Bir kere helalliğinizin üstüne bir başka gül koklamak bile haram değil mi? Şu elmaya kafa yoracağınıza bi parça buna kafa yorsanız. Erkek yapınca ego tavan yapıyor, kadın yapınca fahişe oluyor.

Eteğinden, taytına, topuklu ayakkabısından makyajına, burnunuzu bi sokmasanız, ne donu kaldı ayağa düşürmediğiniz ne de diğer iç giyimleri.

O İkizlere takke diye avaz avaz bağırarak çarşıda pazarda,  sattığınız kadın iç çamaşırları var ya… Hani ekmek parası yaptığınız (!) Oysa senin  annen de,  senin eşin de giyiyor onlardan dimi ama!!! Ve bir kadın gördüğünüzde sesinizin volümünü on katına çıkarttığınız, kadının iç çamaşırı olan, namahremi olan sutyenleri sallayıp sallayıp,  aha da utandırdım diye bıyıklarınızın altından gevrek gevrek gülerek keyiflendiğiniz, sizin deyiminizle ikizlere takkeleri hiç giymeyin.

 Art niyetten değil ha sakın yanlış anlamayın,  içini dolduramayacağınız için giymeyin diyorum, hiç yakışmaz, güzel durmaz, eğer çok özeniyorsanız bir yolu var sorun yardımcı oluruz.

Ey Âdemoğlu, siz hiç pazarda dükkânda bir kadının erkeklerin orasına burasına dair avazının çıktığı kadar bağırıp bilmem neresine takke sattığını gördünüz mü duydunuz mu? Duyamazsınız çünkü kadın ruhu, kadın inceliği diye bir şey var doğuştan gelen. Zamanla kodlarımızın değişime uğraması yine o bazı erkeklerin cana tak ettirmesinden kaynaklıdır bilginize.

Bir kadının arkasından önünden bakarak, ona argo kelimelerle asılmak, sanki hazinelerinden miras düşecekmiş gibi kendince mal beyanında bulunanlar, ya hu senin evindekilerde o kurbanlardan bunu nasıl görmez, bunu nasıl düşünmezsin.

Her şeyi söylemeyi kendine hak görmeye başlayan erkeklerin, kadınsız yaşayamayacak olduklarını bilmelerine rağmen “istisnalar var onları ayırıyoruz” yine de kendilerine çekidüzen vermemeleri hatta neredeyse bir çuvala sokup sadece sevişecekleri zaman ihtiyaçlarını giderecekleri zaman çıkartacakları bir beklentiye doğru yönelmelerini de kınıyorum biline. Bir kadına her şey yakışır ama  en çok sevilmek yakışır, oda  hassas, narin, kırılgan yaratılmasından ötürüdür. Yaratandan daha iyi biliyorum diyorsanız bakın o beni aşar..

Bir kadına en çok saygı yakışır, siz saygı duymazsanız hatlar karışır. Bir kadının kendine olan saygısının canına okursanız o da sizin canınıza okur…